top of page

Supermarine Spitfire VS Messerschmitt BF109 - Pilot perspektifinden bir inceleme

Güncelleme tarihi: 21 Kas 2019

II. Dünya Savaşı'ndaki hava gücü konusundaki tartışmalarda sıkça ortaya çıkan bir soru: Savaşın iki ikonik savaşçısı, İngiliz Supermarine Spitfire mı yoksa Alman Messerschmitt Bf 109 mı daha iyiydi?


Halihazırda teknik anlamda kıyas yapan çok fazla kaynak var. Bense bugün pilotların rahatlığı açısından hangisinin daha elverişli olabileceğini inceleyeceğim.

Kullanım kolaylığı konusunda her iki tasarımın da avantajları ve dezavantajları vardı. Spitfire’ın baloncuklu kanopisi ve büyük aynaları, pilot için mükemmel bir görüş ve daha iyi bir durumsal farkındalık sağlıyordu. BF 109'un kalın camlı köşeli kanopisi ise daha rahatsız edici ve kullanışsızdı.

Baloncuklu Kanopi
Köşeli kanopi

Öte yandan BF 109’un Revi gunsightı, Spitfire'ın ring-and-bead gunsightından çok daha ilerideydi. Paralaks hatalarını ortadan kaldırdı ve dogfight sırasında düşman uçağının yoluna yapılan sapma atışlarını çok daha doğru hale getirdi. Uçağın motor ve pervane kontrolleri de daha otomatikti ve bu sayede pilotun iş yükünü azaltıyordu.

Revi Gunsight

Ring and Bead Gunsight



Spitfire, dogfight sırasında Messerschmitt BF 109 avcısından üstündü çünkü Alman rakibinden çok daha iyi bir dönme kabiliyetine sahipti. Bu nedenle BF 109’daki bir Alman pilotun, kesinlikle kaçınılmaz olmadığı sürece bu tür bir mücadeleye karışması tavsiye edilmezdi. Böyle bir durum kaçınılmazsa devreye giren parametre pilotun uçuş uzmanlığı olacaktı.


Almanlar bir dogfihta sürüklenmekten kaçınmaya çalışacaklardı, bunun yerine rakiplerini kör etmek için yukarıdan gelen ve güneşi arkalarına alarak gizlenebilecekleri bir sürpriz saldırıyı seçeceklerdi. İngiliz avcı uçakları için tek çıkış yolu formasyonları kırma ve dağılma olacaktı. Üç uçağı olan ve esnek olmayan İngiliz formasyonu, bu tür Alman saldırı stratejisini engellemek için biçilmiş kaftandı, çünkü formasyonu kırmalarının ardından neler olabileceği öngörülemiyordu.

BF 109 uçağı silahlanma konusunda çok iyiydi. Bir düşman savaşçısının sonunu getirmek için kanonundan yalnızca birkaç doğrudan vuruşa ihtiyaç duyarken, Spitfire'ın küçük kalibreli silahları, istenen sonucu elde etmek için çok daha fazla sayıda isabet talep ediyordu.

BF109’un küçük boyutu kokpitin çok dar ve sıkışık durmasına sebep oluyordu. Sadece rahatsızlık vermekle kalmayıp, aynı zamanda pilotların uçuş performansına bariz etkileri olan kontrollere uygulayabilecekleri gücü de kısıtlıyordu. RAF (Royal Air Force) tarafından yapılan savaş sonrası testler, belirli koşullar altında pilotların BF 109’un kontrol sütununda uygulayabilecekleri kuvvetin, Spitfire’da uygulayabileceklerinin yalnızca %40’ı olduğunu ortaya koydu. Hidrolik olarak güçlendirilmiş kontrollerin bulunmadığı bir çağda, bu ciddi bir eksiklikti. Spitfire’ın iki ayaklı dümen pedalları, pilotun yüksek G manevrası sırasında ayaklarının yükselmesini sağlayarak blackout başlangıcını geciktiriyordu. BF 109'da bu pedallar mevcut değildi.


BF 109, hem havada hem de yerde kontrol güçlüğü çekiyordu. En kritik olan problem iniş takımlarındaydı. İniş takımı tasarımında, kalkış ve iniş sırasında BF 109'larda ciddi kayıplara neden olan iki önemli sorun vardı. Birincisi, groundloopa (Uçakların inişten bir süre sonra kendi etrafında dönme eğilimi) girmesiydi. BF 109’un eğimli iniş takımları genellikle iniş pistlerinde uçağın aniden dönmesine ve bir tekerlek çekiş gücünü kaybederse ciddi hasar görmesine neden oluyordu. Savaşın ilerleyen aşamalarında bir araya toplanmış zorlu ve dar iniş pistleri, bu sorunun çok daha ciddi hale gelebilecek olması anlamına geliyordu.


İkincisi, Willy Messerschmitt, uçakların mümkün olduğunca hafif olmasını istedi. Bu uçakların zor inişlere katlanacak güce sahip olamaması anlamına geliyordu. BF 109 daha güçlü motor ve silahlara sahip oldukça, daha ağır hale geldi ve bu da kanat ağırlığnın artmasına ve daha yüksek iniş hızlarına yol açtı. Bu iniş takımlarına ilave baskılar uyguladı. Sonuç olarak, deneyimli pilotlar bile sıklıkla iniş takımlarını kırıyorlardı. Sadece 1939'da, BF 109 filosu 255 kez uçağın yapısını bozacak ciddiyette hasarlı iniş yaşadı. Spitfire'ın “dikey” iniş takımları ve daha ağır yapısı inişlerde bu tarz sorunlara yol açmıyordu.


Net bir şekilde x y'den iyidir demek hiçbir zaman doğru olmayacaktır, sonuçlar içinde bulunulan şartların getirilerine ve farklı parametrelere göre değişebilir. Dediğim gibi handling ve buna bağlı farklı bir iki konuya göre inceledim. Fakat benim için bu karşılaştırmanın galibi ufak bir fark ve romantik bir bakışla Supermarine Spitfire oldu.

Comments


  • Twitter
  • Instagram
bottom of page