Red Baron - Ölümün Kırmızı Rengi
- emirdorukoglu
- 17 Kas 2019
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 Kas 2019
“Fight on and fly on to the last drop of blood and the last drop of fuel, to the last beat of the heart.”

Savaş öncesi hayatı
Kızıl Baron, Manfred von Richthofen adıyla dünyaya gelmişti. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından Kızıl Baron ismini kazandı çünkü kırmızı bir uçak ile uçuyordu ve savaş sırasında her iki taraf için de en başarılı pilot olarak görülüyordu. Fransa'da "Le Petit Rouge" ("Küçük Kırmızı") ve Almanya'da "Der Rote Kampfflieger" ("Kırmızı Savaşçı") dahil olmak üzere benzer ama başka takma adlara da sahipti. Askeri havacılık tarihine adını kırmızı harflerle yazdırdı.
Manfred, 2 Mayıs 1892'de Almanya'nın Breslau kentinde doğdu (Wroclaw, Polonya). Manfred'in babası, Alman ordusunda binbaşıydı ve babası gibi Manfred'in de orduya girecek bir çocuk olduğu anlaşılıyordu. Çocukken, atletik sporları ve avlanmayı seviyordu ve öyle ki spordaki başarıları okuldaki başarılarından çok daha fazlaydı. Manfred on bir yaşındayken, Almanya'nın Berlin kentinde bulunan Wahlstatt askeri okuluna girdi. Orduda bir subay olabilmek için eğitim gördü. Mükemmel bir süvariydi ve mezun olduğu 1911 yılında Alman süvari birliğine katıldı. Bir yıl içinde teğmenliğe terfi etti.
Savaş yılları
Manfred von Richthofen, 1914'te I. Dünya Savaşı'na katıldığında yirmi iki yaşındaydı. Savaş sırasında ilk işi batı cephesinde keşif devriyeleri yapmaktı. Kısa süre sonra aynı cephede siper savaşlarına katıldı fakat siper savaşlarında süvariler pek fazla kullanılmıyordu ve bu yüzden süvarilikten ayrılıp cephenin arkasında haberci oldu.
Manfred savaşa daha fazla dahil olmak için can atıyordu, bu yüzden uçak keşif misyonlarında gözlemci olarak çalışmaya gönüllü oldu. Düşman birliklerini tespit etmek, haritaları okumak ve düşman uçaklarına makineli tüfekle ateş edebilmek için pilotlarla birlikte uçuş yapmaya başladı.
Tesadüfen ünlü savaş pilotu Oswald Boelcke ile bir trende tanışmasının ardından Manfred, savaş pilotu olarak eğitim görmeye karar verdi. Çok sıkı çalıştı ve ilk solo uçuşunu 10 Ekim 1915'te yaptı ve iniş yaparken kısmen çakıldı. Başlangıçta umutsuz bir vaka olarak görülüyordu fakat günden güne becerisi arttı. Aynı yılın sonunda savaş pilotu belgesini aldı. 1916 yılı boyunca, Manfred düşman uçaklarına karşı çeşitli görevler üstlendi. Bir süre sonra da Oswald Boelcke liderliğindeki Fighter Squadron (Avcı Filosu) adı verilen seçkin bir avcı pilot grubuna katıldı. İlk düşman uçağını Somme cephesinde 17 Eylül 1916'da düşürdü. Kahramanı olarak gördüğü Oswald Boelcke'ın 1916'nın Ekim ayında havada başka bir uçakla çarpışması sonucu ölümüne tanık oldu.
Kızıl Baron
1917 Ocak'ında Manfred, Fokker Dr1 marka uçağını kırmızıya boyadı. Kısa süre sonra kendi filosu da uçaklarının bir kısmını farklı parlak renklere boyadı. Almanya'daki en iyi savaş pilotlarından oluşan Flying Circus'un komutanı oldu. Batı cephesine yönlendirildiler ve kilit savaşlarda savaştılar. Manfred, 80 onaylı uçak düşürmeyle Birinci Dünya Savaşı'nda en çok skor alan savaş pilotu oldu. Almanlar onun başarısını bir propaganda aracı olarak kullandı ve hatta bir gazeteye ''Havadaki her şey bana aittir'' cümlesiyle manşet oldu. ''Dicta Boelcke'' kurallarını ustalıkla uyguluyordu. Özellikle güneşi arkasına alarak düşman uçaklarının kendisini görmesini engelliyordu ve bu da dogfight sırasında onu çok daha avantajlı bir pozisyona sokuyordu. Bazen de kırmızı uçağı sayesinde düşmanları çok uzak mesafelerden bile onu teşhis edebiliyordu, hatta aralarında savaşmadan kaçanlar bile oluyordu. Karşılaştığı düşman uçaklarını önce düelloya davet ediyor, adil bir çarpışmadan sonra düşürüyordu Bu yüzden düşmanları tarafından nefret edilmekten çok saygı duyulan ve korkulan biri olmuştur. Hatta öyle ki, bazı pilotların onunla çarpışmaktansa uçaklarını yere çakıp intihar ettiği öne sürülür. 1917 Temmuz'unda vurularak düşürüldü, fakat hayatta kaldı ve o yıl savaşa geri döndü.

Manfred, savaşın her iki tarafında da çok ünlendi ve Almanya'daki en iyi savaş kahramanlarından biri olarak görüldü. İngilizler ona Kırmızı Baron adını verdi. Bu kadar şöhretin ardından müttefikler onu önemli bir hedef olarak seçti ve Alman halkının moralini bozmak için Kırmızı Baron'u vurmak istedi. 21 Nisan 1918 günü sabah saat 10:30 civarında uçaksavar bataryalarından açılan ateş sonucu vurulması ve bu yüzden ölmüş olmasına rağmen ölmeden önce uçağını yere indirmeyi başardı. Öldüğünde 26 yaşındaydı.
Kızıl Baron'u kimin öldürdüğüne dair tartışmalar halen sürmektedir. Ölümünden sonra Fransada "düşmanları" tarafından tam ve eksiksiz bir askeri törenle gömülmüş, 1925 yılında Almanya'ya naklinden sonra tekrar askeri törenle toprağa verilmiştir. Kamuoyunda gözünü kan bürümüş, cani bir katil olarak görülmemiş aksine kendisine centilmen, asil, sportmen, adil, mükemmel bir savaşçı, tam bir yiğit gözüyle bakılmıştır.
Comments